Ayıp kavramı hukukumuzda farklı mevzuatlarda düzenlenmiştir. Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) farklı sözleşme türlerine göre düzenleme alanı bulan ayıp kavramı, satış sözleşmeleri özelinde tanımlanmıştır. Kanunda eser sözleşmelerinde ayıp ve satış sözleşmelerinde ayıp için farklı düzenlemeler mevcuttur.
TBK’nın 219. maddesinde ayıp kavramı, satıcının, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması ya da nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp olarak tanımlanmıştır. Satış sözleşmelerinde ayıptan doğan sorumluluğun esasları bu tanıma göre belirlenmektedir. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 8. maddesinde ise ayıp kavramı, malın tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olması şeklinde tanımlanmıştır.
Ayıp kavramı hukukumuzda farklı ayrımlara göre türlere ayrılmaktadır. Ayıp kavramı genel olarak dört farklı ayrıma tabi tutulmaktadır;
Ayıplı ifa nedeniyle sorumluluğun doğması için gereken en temel şart mal veya hizmette ayıp bulunmasıdır. Ayıplı maldan sorumluluk için ayıbın ne şekilde ve nasıl meydana geldiği de önemli olmakla birlikte ayıbın varlığı en temel unsurdur.
Ayıplı ifa nedeniyle sorumluluğun doğması için gereken bir diğer şart da ayıbın önemli nitelikte olasıdır. Bu ayıp, mal veya hizmetin kullanımını veya bundan yararlanılmasını imkânsız hale getirmeli veya önemli ölçüde güçleştirmelidir.
Alıcı teslim esnasında ayıbı biliyor veya olağan bir gözden geçirme ile bilebilecek durumda ise ayıplı ifadan dolayı sorumluluk doğmaz. Bu nedenle alıcı, mal veya hizmetin ifası esnasında ayıbı bilmiyor olmalıdır.
Taraflar arasında ayıptan doğan sorumluluğun kaldırılmasına dair bir sözleşmenin yapılması mümkündür. Böyle bir durumun varlığı halinde ayıptan sorumluluk doğmaz. Ancak mal veya hizmeti sağlayan kişinin ağır kusurlu olması halinde, ayıptan doğan sorumluluğu kaldırmaya dair yapılan sözleşme hükümleri uygulanmaz.
Ayıplı ifa nedeniyle sorumluluğun doğması için gereken son şart gözden geçirme ve bildirim yükümlülüğünün süresinde ve usulüne uygun olarak karşı tarafa bildirilmesidir. TBK’nın 223. maddesi uyarınca alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.
Ticari işlerde ayıbı bildirme süresi ise Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) ayrıca düzenlenmiştir. TTK’nın 23. maddesi uyarınca, malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse, alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür.
Ayıptan doğan sorumluluk için yukarıda izah edilen şartların mevcut olası halinde, alıcıya bir takım seçimlik haklar tanınmıştır. Alıcı ayıplı ifa nedeniyle kanunun kendisine tanıdığı seçimlik haklardan herhangi birisini kullanabilmektedir. Buna göre ayıplı ifa nedeniyle alıcının hakları aşağıdaki gibidir;
Ayıptan doğan sorumlulukta zamanaşımı süreleri TBK’nın 231. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının, satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz. Ancak satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz. Bu halde 10 yıllık genel zamanaşımı süresi uygulanır.
Eser sözleşmelerinde ayıplı ifa halinde zamanaşımı süresi ise kanunda ayrıca düzenlenmiştir. TBK’nın 478. maddesi uyarınca, yüklenici ayıplı bir eser meydana getirmişse, bu sebeple açılacak davalar, teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde iki yılın; taşınmaz yapılarda ise beş yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.