Tutuklama, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanığın yargılama devam ederken hâkim kararıyla hürriyetinden yoksun bırakılmasıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. madde hükmü uyarınca, şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması, şüpheli veya sanığın davranışlarının delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme hususunda şüphe oluşturması, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunulacağı hususlarında şüphe oluşturması veya işlendiği hususunda kuvvetli şüphe bulunan atılı suçun, kanunda sayılan suç tiplerinden biri olması halinde tutuklama nedeninin var olduğu kabul edilmektedir.
Dolayısıyla ceza yargılamasında tutuklama kararının verilebilmesi için kanunda sayılan bu şartların mevcut olması ve verilecek kararının da ölçülü olması gerekmektedir. Bununla birlikte tutuklama kararı bir koruma tedbiri olduğundan, ceza muhakemesinin yürütülebilmesi ve bu muhakemenin sonunda verilmesi muhtemel mahkûmiyet hükmünün infaz edilebilmesi için zorunluluk teşkil etmesi halinde uygulanabilir. Bu nedenle tutuklama, ceza yargılamasının amacına ulaşabilmesini sağlamak için uygulanan bir araçtır ve şüpheli veya sanığın tutuklanması, son çare olarak uygulanması gereken bir tedbirdir. Bu usul ve esaslara uyulmadan verilen tutuklama kararı, haksız tutuklama haline gelecek ve şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi (takipsizlik kararı) veya sanık hakkında beraat kararı verilmesi halinde, şüpheli veya sanığın, uğradığı maddi ve manevi zararların tazminini talep etme hakkı doğacaktır.
Tutuklama gibi kanunda sayılan başkaca koruma tedbirleri de bulunmaktadır. Bunlar gözaltı, yakalama ve elkoyma gibi koruma tedbirleridir. Bu tedbirlerin de kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak kullanılması gerekmektedir. Aksi halde bu koruma tedbirleri de haksız hale gelecek ve şüpheli veya sanığın bu nedenle meydana gelen zararının tazmini gündeme gelecektir.
Haksız tutuklama nedeniyle tazminat davasının hukuki dayanağını 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141-144 maddelerindeki hükümler oluşturur. İlgili hükümlerde, hangi hallerde koruma tedbirleri nedeniyle tazminat talep edilebileceği, tazminatın şartları, süresi ve muhatabı düzenlenmiştir.
CMK’nın “Tazminat İstemi” başlıklı 141. maddesinde hangi hallerde koruma tedbirleri nedeniyle (tutuklama, gözaltı vs.) tazminat talep edilebileceği açıkça düzenlenmiştir.Buna göre;
a. Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
b. Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,
c. Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,
d. Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,
e. Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,
f. Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,
g. Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,
h. Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,
ı. Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,
j. Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,
k. Yakalama veya tutuklama işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan,
Kişiler, maddi ve manevi her türlü zararlarının tazminini, devletten talep edebilirler.
Haksız tutuklama ve diğer koruma tedbirleri nedeniyle açılacak tazminat davaları CMK’nın 141. maddesi uyarınca devlet aleyhine açılır. Bu doğrultuda haksız tutuklama nedeniyle açılacak tazminat davasında husumet Maliye Hazinesine yöneltilir.
CMK’nın 144. maddesinde kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan bazı kişilerin tazminat talebinde bulunamayacağı hükme bağlanmıştır. Bunlar;
a. Tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenler,
b. Genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu davası ertelenen veya düşürülenler,
c. Kusur yeteneğinin bulunmaması nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilenler,
d. Adlî makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça katıldığını bildirerek gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olanlar.
Haksız tutuklama nedeniyle öncelikle maddi tazminat talep edilebilir. Maddi tazminatın tespiti yapılırken kişinin çalışıp çalışmadığı, bu süreçte çalışamadığı için uğradığı zararlar ve yapmak zorunda kaldığı masraflar dikkate alınır. Bu doğrultuda tutuklu kalınan süre boyunca çalışamama veya işyeri varsa bunun kapalı olmasından dolayı meydana gelen kazanç kaybı, tutukluluk nedeniyle işten çıkarılma halinde işverenden alınamayan tazminatlar, yapılan avukatlık masrafları, cezaevinde yapılan masraflar ve diğer masraflar maddi tazminat kapsamında talep edilebilir. Ayrıca belirtmek gerekir ki haksız tutuklama nedeniyle mağdur olan kişi tutuklanma öncesinde herhangi bir işte çalışmasa dahi asgari ücret tutarı üzerinden tutuklu kaldığı süre için tazminat talebinde bulunabilir.
Manevi tazminat ise talep edenin haksız tutuklama ve diğer haksız koruma tedbirleri nedeniyle duyduğu acı, elem ve üzüntü nedeniyle talep edebileceği bir tazminat türüdür. Manevi tazminat tutarı, talep edenin sosyal ve ekonomik durumu, konumu, tutuklu kaldığı süre, olayın basına yansıması, toplumda aldığı tepkiler ve haksız tutuklama nedeniyle onur şeref ve saygınlığının ne derecede zedelendiği gibi hususlar dikkate alınarak hak ve nefaset kurallarına göre belirlenir.
Haksız tutuklama nedeniyle açılacak tazminat davalarında görevli mahkeme Ağır Ceza Mahkemeleridir. Yetkili yer mahkemesi ise zarara uğrayanın oturduğu yer mahkemesidir. Ancak eğer o yerdeki Ağır Ceza Mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir Ağır Ceza Mahkemesi yoksa en yakın Ağır Ceza Mahkemesinin bulunduğu yer, yer bakımından yetkili mahkemedir.
Haksız tutuklama nedeniyle açılacak tazminat davası, karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde açılması gerekir. Bu süreler hak düşürücü süre olduğundan mahkemece resen nazara alınır. Dolayısıyla bu sürelerin geçirilmesi halinde tazminat talebinde bulunulamaz.
Haksız tutuklama nedeniyle açılan tazminat davalarında, mahkemece dava kabul edilip başvuran lehine tazminata hükmedilmesinden sonra bu kararda hükmedilen tazminatın devletten yani Maliye Hazinesinden tahsili gündeme gelecektir. Ancak verilen kararın icrası için öncelikle mahkeme kararının kesinleşmesi gerekmektedir. Karar kesinleştikten sonra da öncelikle idareye başvurulması gerekmektedir. CMK’nın 142. maddesinde kesinleşen mahkeme kararında hükmedilen tazminat ve vekâlet ücretinin ödenmesi için öncelikle idareye yazılı başvuru yapılması gerektiği hükme bağlanmıştır. İdare, yapılan başvurudan itibaren 30 gün içerisinde bu bedeli bildirilen banka hesabına yatırmak zorundadır. Eğer idare bu 30 günlük süre içerisinde bildirilen banka hesabına ödemeyi yapmazsa icrai işlemler yapılabilir.
Haksız tutuklama ve diğer koruma tedbirleri nedeniyle açılacak tazminat davaları ve ceza davaları ile ilgili olarak hukuki bilgi ve görüş almak üzere ceza hukuku alanında uzman avukat olarak bizimle iletişime geçebilirsiniz.