İflas Sebepleri ve İflasa Tabi Şahıslar

İflas Sebepleri ve İflasa Tabi Şahıslar

I. İFLAS

Alacak ve borç ilişkileri esasen irade ve sözleşme serbestîsine dayalı olduğundan, genel olarak bu hukuki ilişkilerde devletin müdahalesi bulunmaz. Ancak taraflar yükümlülüklerini her zaman yerine getirmediğinden bazen zorlayıcı bir desteğe, yani cebri icraya ihtiyaç duyulmaktadır. Cebri icra alacaklıların, rızası ile borcunu ödemeyen borçlulara karşı alacağına kavuşmak için devletin zorlayıcı imkânlarıyla ve icra organları aracılığıyla borçluyu borcunu ödemeye, ifa etmeye zorlamasıdır.

Cebri icra, hukukumuzda cüz-i (ferdi) icra ve külli (toplu) icra olmak üzere ikiye ayrılır.[1] Cüz-i icrada alacaklıların alacağını borçlunun mamelekinden yani malvarlığından alacağı oranında alması söz konusudur. Konumuz bakımından önemli olan külli icrada yani iflasta ise tüm alacaklıların alacaklarını borçlunun tüm malvarlığından alması söz konusudur.[2] 

Bu kısa açıklamalardan hareketle iflası takip hukuku bakımından; “ticaret mahkemesince iflasına karar verilen borçlunun (müflisin), haczedilebilen bütün malvarlığının cebri icra yoluyla paraya çevrilip, bundan bilinen bütün alacaklılarının tatmin edilmesini sağlayan külli (toplu) bir cebri icra yolu[3] olarak tanımlayabiliriz.

II. İFLAS SEBEPLERİ

İİK’da iflas sebebine ilişkin açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Doktrinde iflas sebepleri şekli ve maddi iflas sebepleri olarak ikiye ayrılmıştır. Şekli iflas sebebinde, iflasa tabi borçlunun borcunu ödeyebilecek mali gücü olup olmadığına bakılmaksızın, borcunu ödememiş olması yeterlidir. Maddi iflas sebebinde ise iflasa tabi borçlunun malvarlığındaki pasiflerin aktiflerden fazla olması gerekmektedir.

Hukukumuzda genel olarak şekli iflas sebebi geçerlidir.[4] Bu nedenle iflasa tabi bir borçlunun mali durumunun kötü olması veya malvarlığının bulunup bulunmaması, pasifinin aktifinden fazla olması önem taşımamaktadır. Önemli olan iflasa tabi olan bir borçlunun borcunu ödeyip ödemediğidir. Hukukumuzda maddi iflas sebepleri ise istisnai hallerde söz konusu olabilmektedir.[5]

III. İFLASA TABİ OLAN ŞAHISLAR

Öncelikle ifade etmek gerekir ki iflas kararı verilebilmesi için borçlunun iflasa tabi şahıslardan olması gerekir.[6] Borçlunun iflasa tabi şahıslardan olup olmadığı hususu taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemece resen araştırılmak zorundadır. İflasa tabi şahısların başında ise tacirler bulunur. Hukukumuzda kural olarak yalnızca tacirler iflasa tabi olmakla beraber, tacirler dışında; tacir sayılanlar ve tacirler hakkındaki hükümlere tabi olanlar ile özel kanunlarına göre tacir olmadıkları halde iflasa tabi oldukları bildirilen şahıslar da iflasa tabidirler (İİK m.43).

A. TACİRLER

1. Gerçek Kişi Tacirler ve Tacir Sayılanlar

a. Tacirler

6102 sayılı TTK m. 12/1’e göre “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Dolayısıyla anılan hükme göre gerçek bir kişinin tacir sayılabilmesi için bir ticari işletmeyi kendi adına işletmesi gereklidir. Bu bağlamda öncelikle bir ticari işletme olmalı ve kişinin bu ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işletmesi gerekmektedir. Bu iki koşulun gerçekleşmesi halinde ilgili kişi, ticari işletmesi ticaret siciline kayıtlı olmasa dahi tacirlik sıfatını kazanır.

b. Tacir Sayılanlar   

(1). Fiilen İşlemeye Başlamasa Bile Ticari İşletme Açtığını Duyuranlar

Yukarıda izah edildiği üzere bir kişinin tacir sayılabilmesi için ticari işletmeyi işletmeye başlamış olması gerekir. Ancak kanun koyucu TTK m. 12/2 ile buna bir istisna getirmiştir. Buna göre bir kişi, ticari işletme kurup açtığını ilanen (sirküler, gazete vs ile) halka bildirmişse veya işletmesini ticaret siciline kaydederek durumu ilan etmişse ticari işletmeyi fiilen işletmeye başlamamış olsa dahi tacir sayılmaktadır.

(2).Ticaretten Men Edilenler

Kural olarak herkes ticaret yapabilir. Ancak bazı kişilerin meslekleri veya yaptıkları iş gereği ya da kanunen veya işledikleri bir fiile nedeniyle aldıkları ceza gereği ticaret yapmaları yasaktır. Kanun koyucu TTK m. 14/1 ile bu yasağa rağmen ticaretle uğraşanların da tacir sayılacaklarını hükme bağlamıştır. Yine maddede ticari işletme için bir kişi veya resmi makamın izin veya onayının alınmasının zorunlu olmasına rağmen bu izin veya onayı olmadan ticari işletme işletenlerin de tacir sayılacağı ifade edilmiştir.

2. Tüzel Kişi Tacirler

a. Ticaret Şirketleri

Ticaret şirketleri TTK m. 16 uyarınca tacir sıfatına haizdir. Ticaret şirketleri TTK’nın 124/1 maddesinde kollektif (TTK m. 211-303), komandit (TTK m. 304-328), anonim (TTK m. 329-563), limited (TTK m.573-643) ve kooperatif şirketleri olarak sayılmıştır. Tüzel kişiliğe haiz olan (TTK m.125/1) ticaret şirketleri bu tüzel kişilik sıfatını kazandıkları andan itibaren tacir sıfatına sahip olurlar. Ticaret şirketlerinin tüzel kişiliği ise ticaret siciline tescil edildiği anda kazanılır. Dolayısıyla ticaret şirketleri ticaret siciline tescil oldukları anda tacir sıfatını kazanırlar ve iflasa tabi olurlar.

b. Ticari İşletme İşleten Dernek Ve Vakıflar

Dernekler genel olarak ticari amaçları olmayan tüzel kişilerdir. Ancak dernekler de zaman zaman ticari işletme işletebilmektedir. Bu halde ticari işletme işleten dernekler de tacir sayılmaktadır (TTK m.16/1). Tacir sayılan bu dernek ise derneğe ait ticari işletmesini ticaret siciline tescil etmek zorundadır. Ancak ticari işletme işleten dernek, kamuya yararlı bir dernek ise tacir sayılmaz (TTK m.16/2).

Yine vakıflar da ticari amaçları olmayan tüzel kişiler olmasına rağmen, ticari işletme işletmeleri halinde tacir sayılırlar (TTK m.16/1). Vakıfların ticari işletmeleri de ticaret siciline tescil edilir (TST m. 76/C). Ancak gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, ticari işletme işletseler de tacir sayılmaz (TTK m.16/2).

B. TTK UYARINCA TACİR GİBİ SORUMLU TUTULANLAR

1. Ticari İşletme Açmış Gibi İşlem Yapanlar

TTK’nın 12/3 maddesi uyarınca ticari işletmesi olmamasına rağmen, bir ticari işletme açmış gibi kendi adına ya da başka bir şirket adına ortak sıfatıyla işlem yapanlar, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu tutulmaktadır. Dolayısıyla iyi niyetli üçüncü kişilerce, bu kişilerin iflası istenebilecektir.

2. Donatma İştiraki

Donatma iştiraki TTK’nın 1064. maddesinde; “Birden çok kişinin paylı mülkiyet şeklinde malik oldukları bir gemiyi, menfaat sağlamak amacıyla aralarında yapmış oldukları sözleşme gereğince, hepsi ad ve hesabına suda kullanmaları …” şeklinde tanımlanmıştır. Donatma iştirakinin tüzel kişiliği bulunmamakla beraber, TTK’nın 17. maddesinde tacirlere ilişkin hükümlerin donatma iştirakine de uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Tüzel kişiliği varmış gibi kabul edilen donatma iştirakinin de iflas edebileceği TTK’nın 1084. maddesinde hükme bağlanmıştır.

C. ÖZEL KANUN HÜKÜMLERİ GEREĞİ İFLASA TABİ OLANLAR

1. Ticareti Terk Edenler

İİK m. 44’e göre ticareti terk ettiğini ilan eden kişi aleyhine, ilandan itibaren 1 yıl içinde iflas yoluyla takip yapılabilir. Dolayısıyla ticareti terk eden tacir, bu ilandan itibaren 1 yıl daha iflasa tabi olmaya devam eder.  Belirtmek gerekir ki buradaki ilan zorunlu olup, tacir ticareti terk ettiğini ilan etmezse, tacirlik sıfatı devam edeceğinden tacir hakkında her zaman iflas takibi yapılabilir.

2. Kollektif Şirket Ortakları

Kollektif şirketlerin tüzel kişiliği olduğundan, tacirlik sıfatı da bizzat kollektif şirkete aittir. Dolayısıyla kural olarak ancak kollektif şirketin iflası istenebilir. Ancak kanun koyucu TTK’nın 238/2 ve 240. maddeleri ile kollektif şirket ortaklarının bazı durumlarda şirket borçlarından dolayı iflaslarının istenebileceğini hükme bağlamıştır. Tacir olmayan bu şirket ortakları yalnızca şirket borçları nedeniyle iflasa tabi olup, şahsi borçları nedeniyle iflas yoluyla takip edilemezler.[7]

3. Komandit Şirket Ortakları

Komandit şirketlerin de kollektif şirket gibi tüzel kişiliği vardır ve tacirlik sıfatı şirkete ait olduğundan ancak şirketin iflası istenebilir. TTK m. 317 yollaması ile TTK m. 238/2 ve 240 uyarınca komandite ortakların şirket borçları nedeniyle iflası istenebilmektedir. Dolayısıyla komandite ortaklar şirketin borçlarından dolayı iflasa tabidirler.

4. Bankacılık Kanunu Uyarınca İflası İstenebilecek Kişiler

Ban.K. m. 110e göre, bir bankanın yönetici ve denetçileri kanuna aykırı karar ve işlemleriyle banka hakkında, bu kanunun 71. maddesine göre bankanın faaliyet izninin kaldırılması veya Fona (TMSF) devredilmesine neden olursa, bankaya verdikleri zararla sınırlı olmak kaydıyla şahsen sorumlu tutulurlar ve Fon Kurulu kararına istinaden ve Fonun talebi üzerine doğrudan şahsen iflaslarına mahkemece karar verilebilmektedir. Bu karar ve işlemler bankanın hâkim ortaklarına menfaat temin etmek amacıyla yapılmışsa, menfaat temin eden bu hâkim ortaklar da temin ettikleri menfaat oranında iflasa tabi olacaklardır.

5. Terekenin Tasfiyesi

Ölenin geride bıraktığı malvarlığı olan terekenin tüzel kişiliği yoktur. Ancak kanun koyucu iflasa tabi olup, ölümünden önce aleyhine iflas yoluyla takip başlatılan murisin terekesine karşı iflas yoluyla takip yapılabileceğini hükme bağlamıştır (İİK m.53). Buna göre terekenin henüz tasfiye edilmemiş, resmi tasfiyeye tabi tutulmamış veya mirasçılar arasında aile şirketi kurulmamış olması ve daha önce borçlu hakkında iflas takibi yapılmamış ise alacaklı borçlunun sağlığında başlamış olan iflas takibini terekeye karşı devam ettirebilir.

6. Konkordato Talebinde Bulunan Borçlular

Konkordato iflasın eşiğine gelmiş bir borçlunun, mahkeme kanalıyla alacaklıları ile anlaşarak borçlarının belirli bir kısmını ödemesi anlamına gelen bir icra-iflas hukuku müessesedir.[8] Kanun koyucu bu şekilde konkordato talebinde bulunan borçlunun konkordato talebinin tasdik edilmemesi, konkordato talebinin reddedilmesi veya konkordatonun feshedilmesi halinde borçlunun iflasa tabi şahıslardan olması halinde iflasının istenebileceğini hükme bağlamıştır (İİK m.308/2).

[1] Baki Kuru, Ramazan Arslan, Ejder Yılmaz, İcra Ve İflas Hukuku Ders Kitabı, 27. Baskı, Ankara, Yetkin Yayınları, 2013, s.449

[2] Timuçin Muşul, İcra Ve İflas Hukuku, 2 Cilt, 6.Baskı, Ankara, Adalet Yayınevi, 2013, C.2, s.1393,

[3] Kuru, Arslan, Yılmaz, A.e., s.451

[4] Muşul, a.g.e., s.1402

[5] İİK m. 178/1 ve 178/.3, m. 179/1, m.180, TMK m. 636

[6] “İflasa karar verebilmek için borçlunun iflasa tabi şahıslardan olması gereklidir. (Y. 19. HD., 1999/8151, 2000/622, 03.02.2000), “

[7] Muşul, A.e., s.1400, Kuru, Arslan, Yılmaz, a.g.e., s.462

[8] Ali Hakan Evik, Türk Ceza Hukuku’nda Hileli Ve Taksirli İflas Suçları, 2. Baskı, İstanbul, 12 Levha Yayıncılık, 2015, s.149

 

Av. Tolgay Mingan

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir