İş Şartlarına Uymamak Suretiyle Haksız Rekabet

İş Şartlarına Uymamak Suretiyle Haksız Rekabet

1. Genel Olarak Haksız Rekabet 

Ticaret hayatında bütün işletmeler rakiplerinden bir adım ileri gidebilme amacı içerisindedirler. Ancak bu çabanın başkalarının haklarını ihlal edecek şekilde gerçekleşmesinin önüne geçilmesi her alanda sağlıklı bir piyasanın oluşabilmesi açısından büyük önem taşır. Bu nedenle Haksız Rekabet, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) düzenlenmiş ve rekabetin her türlü suistimali TTK’nın ilgili hükümlerince yasaklanmıştır. TTK’nın 54. maddesine göre “Rakipler arasında veya tedarik edenler ile müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya diğer şekillerdeki dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ve ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” Kanun hükmü uyarınca aldatıcı hareket veya dürüstlük kurallarına aykırı diğer şekillerde iktisadi rekabetin her türlü kötüye kullanılması haksız rekabet olarak kabul edilmiştir.

Haksız rekabet halleri; davranışları, tutumları ve işletme faaliyetleriyle hukuka uygun rekabeti bozabilecek tüm kişilere, bozulmamış rekabetin tüm katılanların menfaatine sağlanması için getirilmiştir. Haksız rekabet TTK’da herkese karşı ileri sürülebilen mutlak bir hak olarak kabul edilmiş ve ticari işletmeyle ilgili olması koşulu aranmamıştır. Haksız rekabet, temelde ekonomik değil ahlaki ilkelere dayanmakta olup, haksız rekabetin yasaklanmasından beklenen asıl amaç, bireysel olarak haksız rekabete maruz kalan teşebbüs ya da teşebbüslerin korunmasıdır. Haksız rekabetin meydana gelebilmesi için ise üç şart aranmaktadır. Bunlar;

– Haksız rekabetten söz edilebilmesi için her şeyden önce rekabetin iktisadi alana ilişkin olması gerekir. Bir başka ifadeyle gelir sağlama faaliyetiyle ilişkili olmayan rekabet, TTK anlamında haksız rekabet değildir.

– İkinci olarak; haksız rekabet yarattığı öne sürülen fiilin iyi niyet kurallarına aykırı olması gerekir. Kaynağını Türk Medeni Kanun’nun 2. maddesindeki genel hükümden alan iyi niyet kuralının varlığı veya yokluğu her olayın özelliğine göre tespit edilecektir. Hukukumuzda iyi niyetin varlığı esas olduğundan, kötü niyetin varlığı kanıtlanmalıdır. Ancak kötü niyetin varlığı her zaman delillerle kanıtlanamadığından, özellikle fikri hak ihlalleri, iltibas gibi hallerde mahkemece tacirin basiretli olması gerektiği kuralı da dikkate alınarak kötü niyetin varlığına kanaat getirilebilir.

– Haksız rekabetin üçüncü şartı ise ekonomik çıkarların zarar görmesidir. İyi niyet kurallarına aykırı hareket neticesinde kişi zarar görmeli veya zarar tehlikesi içinde bulunmalıdır. Bu zarar ise haksız rekabet neticesinde, müşteri kaybı gibi maddi bir zarar olabileceği gibi itibar kaybı gibi manevi zarar da olabilir. Örneğin haksız rekabet, rakibini yanlış beyanlarla kötüleme şeklinde gerçekleştiğinde, söylenenlerin gerçeğe aykırı olduğu sonradan ortaya çıksa bile potansiyel müşterilerin kafasında oluşacak soru işareti bile firmanın saygınlığını etkileyebilecektir.

Sonuç olarak, serbest pazar ekonomisinde rekabetin istismar edilmeden sağlıklı bir şekilde yürümesi hem tüketiciler hem de üreticiler açısından büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle TTK’da bu konuda ayrıntılı hükümler getirilmiş ve haksız rekabet nedeniyle zarar görenler veya zarar görme tehlikesi yaşayanlar korunmaya çalışılmıştır. Hangi hallerin haksız rekabet teşkil edeceği TTK’nın 55. maddesinde sayılmıştır. Ancak buradaki haksız rekabet halleri örnekleme yoluyla sayıldığından, haksız rekabet halleri bu hallerle sınırlı olmayıp (numerus clausus ilkesi geçerli değil), başkaca aldatıcı hareket veya dürüstlük kurallarına aykırı davranış veya ticari uygulamalar da haksız rekabet teşkil edebilecektir. Kanunda sayılan başlıca haksız rekabet halleri şunlardır:

– Kötüleme

– Gerçeğe Aykırı Bilgi Verme

– Aldatıcı Reklâm

– Aldatıcı Ad ve İşaretler Kullanma

– İltibas

– Yardımcıları Görevlerini İhlale Yöneltme

– Rakiplerin İmalat ve Ticaret Sırlarını Ele Gaeçirme

– Başkasının İmalat ve Ticari Sırlarından Yararlanma

– Gerçeğe Aykırı Belge Verme

– İş Şartlarına Uymama

Konumuz bakımından haksız rekabet hallerinden olan iş şartlarına uymama bu çalışmanın temel konusu olduğundan diğer haksız rekabet hallerine bu çalışmada değinilmemiştir. 

2. İş Şartlarına Uymamak Suretiyle Haksız Rekabet

Ticari yaşamda veya belli bir sektördeki ticari faaliyetlerde geçerli olan her türlü yasal düzenlemeler ve idari düzenlemeler ile ticari örf ve adet kurallarının dolanılması veya çiğnenmesi suretiyle yapılan faaliyetler haksız rekabet oluşturmaktadır. Haksız rekabet teşkil eden eylemlerden biri de iş şartlarına uymamadır. Kanun koyucu burada iş şartlarına uyulmamasını dürüstlük kurallarına aykırı hareket kabul ederek, haksız rekabet teşkil edecek bu tarz eylemleri engellemek istemiştir.

İş şartlarına uymama nedeniyle haksız rekabetin meydana gelmesi mülga TTK’nın 57/10 fıkrasında; “Rakipler hakkında cari olan kanun, nizamname, mukavele yahut mesleki veya mahalli adetlerle tayin edilmiş bulunan iş şartlarına riayet etmemek” şeklinde düzenlenmişti. 6102 sayılı TTK’da ise 55/1-e bendinde mülga kanun hükmüne paralel olarak; “Özellikle kanun veya sözleşmeyle rakiplere de yüklenmiş olan veya bir meslek dalında veya çevrede olağan olan iş şartlarına uymayanlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.

Eski kanun hükmü ile paralel olan yeni düzenlemeye “özellikle” ibaresi eklenerek, iş şartlarına uymamak suretiyle haksız rekabetin uygulama alanı genişletilmiştir. Zira bu ibare ile kanun, sözleşme, meslek dalı veya olağan iş şartı dışında kalan ve her türlü iş şartını öngören düzenlemelere aykırı hareket edilmesi halinde de bu davranışlar dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil edecek ve haksız rekabet meydana gelecektir.

Kanuni düzenlemeler arasındaki bir diğer fark ise cezai yaptırım noktasındadır. Mülga TTK’nın 64. maddesinde bu haksız rekabet hali için herhangi bir cezai yaptırım öngörülmemiş iken, 6102 sayılı TTK’nın 62/1-a bendinde iş şartlarına aykırılık nedeniyle haksız rekabetin meydana gelmesi hali de cezai yaptırıma bağlanmıştır. Böylece iş şartlarına uymayarak haksız rekabete neden olanlar iki yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası ile karşı karşıya kalabileceklerdir. İlgili madde şöyledir:

C) Ceza sorumluluğu
I – Cezayı gerektiren fiiller
MADDE 62- (1) a) 55 inci maddede yazılı haksız rekabet fiillerinden birini kasten işleyenler,

…..

fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, 56 ncı madde gereğince hukuk davasını açma hakkını haiz bulunanlardan birinin şikâyeti üzerine, her bir bent kapsamına giren fiiller dolayısıyla iki yıla kadar hapis veya adli para cezasıyla cezalandırılırlar.

Bu bent kapsamında iş şartlarına uymayan kişiler, hem bu hükümlere sadakatle uymuş kimseler aleyhine haksız rekabette bulunmuş olurlar, hem de o iş şartlarını belirleyen hükümleri ihlal etmiş sayılırlar. Kanun koyucu tarafından bu haksız rekabet halinin düzenlenmesinin amacı ise iş ve ticaret hayatında geçerli olan ve kanun sözleşme, mesleki veya mahalli kaidelerle getirilen iş şartlarına aykırı davranılarak haksız menfaat veya kazanç elde edilmesinin önlenmesidir. Zira söz konusu kurallara uymama yoluyla rakiplere oranla ciddi bir ekonomik menfaat sağlanabilmektedir. Bu bakımdan özellikle iş şartlarına uyulmaması halinde, ilgili mevzuat çerçevesinde alınabilecek cezai tedbirler de haksız rekabet hükümleri ile gözetilen ekonomik menfaati korumaya yetmemektedir. Bu nedenle anılan hüküm ile kanun, sözleşme veya mesleki veya mahalli adetlere uymayarak haksız menfaat veya kazanç elde edilmesi engellenmek istenmiştir.

a. İş Şartlarına Uymamanın Haksız Rekabet Teşkil Edebilmesi İçin Gerekli Şartlar 

i. İş Şartı

Kanuni düzenleme gereği bu bent uyarınca haksız rekabetin oluşabilmesi için rakipler arasında da geçerli olan iş hayatı şartlarının hukuki düzenleme ile öngörülmüş olması gerekir. Bu bağlamda kanun, sözleşme, mesleki ve mahalli adet ve bunların dışında kalan her türlü iş şartı bu kapsamda değerlendirilmelidir. Yukarıda da belirttiğimiz üzere kanunda geçen “özellikle” ibaresi ile bu hususlar geniş tutulmaya çalışılmıştır. Yani kanundaki bu düzenleme ile belirtilen iş şartları sınırlı olarak sayılmamış, sözleşme ve kanun dışında düzenlenmiş olan başkaca iş şartları da bu bent kapsamında değerlendirilecektir. Bu bakımdan örf ve adet hukuku ile belirlenmiş olan iş şartlarının ihlali de haksız rekabet teşkil edecektir. Dolayısıyla buradaki iş şartları kavramı hukukumuzda tüm iş hayatını kapsayan hukuki düzenlemeler olarak kabul edildiğinden, yalnızca iş hukuku mevzuatı değil diğer mevzuatlarda da düzenlenen iş şartlarının ihlali bu bent kapsamında haksız rekabet olarak kabul edilecektir. Sosyal sigortalar mevzuatı, vergi mevzuatı ve gıda mevzuatında da iş yaşamına ilişkin şartlar bulunmakta olup, bu şartlara uyulmaması da bu bent kapsamında haksız rekabet teşkil edecektir.

ii. Rakiplik İlişkisinin Bulunması

Kanun hükmüne baktığımızda, düzenlemenin rakipler arasında geçerli olan iş şartlarına uymamanın haksız rekabet teşkil ettiği anlamı çıkmaktadır. Ancak buradaki rakiplik hususunun zorunlu olup olmadığı veya ne derece katı uygulanıp uygulanmayacağı tartışmalıdır. Doktrinde bir kısım yazarlar, kanunun asıl amacının rakipler arasındaki iş hayatının korunmasını amaçlandığından bahisle bu bent kapsamında haksız rekabetin oluşabilmesi için kanun koyucunun bilinçli olarak “rakip” kavramına yer verdiğini, bu nedenle haksız rekabetin meydana gelmesi için tarafların rakip olmasını zorunlu olarak görmektedir.[1] Diğer bir grup yazar, kanunun lafzından hükmün getiriliş amacının rakipler arasındaki rekabetin korunması olduğu düşünülse de burada menfaati korunanın yalnızca rakipler olmadığı, bunun dışında müşterilerin, piyasa katılımcılarının ve toplumun da menfaatinin korunduğunu, buradan hareketle haksız rekabetin odak noktasının; kişisel menfaatlerden çok, ekonomik düzenin korunması ve toplum menfaatinin korunması olduğunu, iş şartlarına uymama nedeniyle haksız rekabet hali meydana geldiğinde yalnızca rakiplerin değil, TTK’nın 56. maddesi uyarınca menfaati zarar gören veya böyle bir tehlike ile karşı karşıya kalan herkesin dava açabileceğini ifade etmektedir.[2] Rakiplik kavramını geniş yorumlayan bu görüşe göre; rakiplik, tarafların yalnızca aynı alanda faaliyet gösterilmesini değil, farklı alanda faaliyet gösterseler dahi, herkesin uymakla yükümlü olduğu iş şartlarına aykırı davranılması sonucu zararın yahut zarar görme tehlikesinin meydana gelmesini ifade etmektedir.[3]

Esasında haksız rekabetin söz konusu olabilmesi için tarafların birbirine rakip olması gerekmemektedir. Kanun koyucunun bu bentte özellikle “rakip” kavramına yer vermesi, iş hayatı koşullarının rakipler arasında bozulması halinde haksız rekabetin gerçekleşmiş sayılacağı şeklinde bir anlam çıkarsa da buradaki asıl amaç sadece rakipleri korumak değil, müşterileri, piyasa katılımcılarını ve toplumun menfaatlerini de korumaktır. Kanuni düzenlemeyi bu şekilde yorumlamak kanaatimizce daha doğru olacaktır. Bu nedenle kanunda her ne kadar “rakip” kavramına yer verilmişse de rakip kavramı, ne tarafların aynı sektörde faaliyet göstermesi gibi dar, ne de haksız rekabetin varlığı için rakipliğin zorunlu olmadığından yola çıkarak tarafların birbirlerine rakip olmasının gerekmediği şeklinde geniş yorumlamak gerekir. Rakip kavramını yalnızca aynı sektörde faaliyet gösterenler olarak değil, aynı sektörde olmasalar bile taraflardan birisinin iş hayatı şartlarına aykırı davranması sonucunda diğer tarafın zarar görmesi veya zarar görme tehlikesine maruz kalması halinde de rakiplik şartının gerçekleşmiş olması şeklinde yorumlamak gerekir.

Yargıtay’ın da bu konuda farklı kararları mevcuttur. Yargıtay, bir kararında rakip olmayanların da bu hükme dayanarak dava açabileceğine[4] karar vermişken, başka bir kararında bu hükme dayanarak dava açılabilmesi için tarafların rakip olmasının, başka bir anlatımla aynı alanda faaliyette bulunmasının zorunlu olduğuna[5] karar vermiştir.

iii. İş Şartlarına Uyulmamış Olmalı

 Bu bent kapsamında haksız rekabetin meydana geldiğinin kabul edilebilmesi için gereken son şart mevcut iş hayatı şartlarına ilişkin düzenlemelerin ihlal edilmiş olmasıdır. Kanuni düzenleme ile iş şartlarına uymayanların dürüstlük kurallarına aykırı davranmış sayılacağı belirtilmiştir. Rakipler Türk Medeni Kanun’un 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı gereğince iş hayatı şartlarına uymakla yükümlüdür.[6] Bu iş şartlarına iyi niyet kurallarına aykırı olarak uyulmaması halinde bu fiiller haksız rekabet teşkil edecektir. Kanun koyucu burada iş şartlarına aykırı davranma sonucu bir zararın veya zarar görme tehlikesinin meydana gelmiş olup olmaması ile ilgilenmemiş, iş şartlarına uyulmamasını doğrudan dürüstlük kurallarına aykırı sayarak, haksız rekabet olarak kabul etmiştir. Kanun koyucu, burada iş şartlarına uyulmaması halinde haksız avantaj elde edileceğini varsaymıştır.

Bu bent kapsamında haksız rekabet hallerine örnek vermek gerekirse; eczanelerin nöbet sırasına uymaması, giyim mağazalarının bağlı oldukları mesleki örgütün kararına veya anlaşmaya rağmen indirimli satış sezonu kurallarına veya zamanına uymaksızın satış yapmaları, gıda mevzuatına aykırı fiiller[7] kanuni süreler fazlasıyla aşılarak işçilere fazla çalışma yaptırılması, tatil günü çalıştırılması, sigortasız işçi çalıştırılması, verginin ödenmemesi veya başka bir kalem üzerinden düşük şekilde ödenmesi, ruhsat alınmadan faaliyette bulunulması, kooperatif üyesi taşıyıcıların güzergâh dışı yolcu almaları ve tarifeden daha düşük fiyatla yolcu taşımaları[8] haksız rekabet teşkil etmektedir.

Son olarak belirtmek gerekir ki iş şartlarına uymama, kanunun tanıdığı bir yetkiden veya yüklediği bir edimden kaynaklanıyorsa yahut iş şartları olağanüstü nitelikte ise bunlara uyulmamış olması bu bent kapsamında haksız rekabet oluşturmayacaktır. Örnek vermek gerekirse bir belediyelerin ucuza ekmek üretmesi ve pazarlaması haksız rekabet teşkil etmemektedir. Zira belediyeler 5393 sayılı Belediye Kanunu uyarınca halka ucuza gıda ve zaruri ihtiyaç maddeleri sağmakla görevlidir.

1] Poyraz, Zeynelabidin –  İş Şartlarına Uymamak Suretiyle Haksız Rekabet Hali, Legal Yayınevi, 2011, S. 66., Çınar, Nihal – Haksız Rekabet ve Yaptırımları, Seçkin Yayıncılık, 2015, S. 91.

[2] Nomer Ertan, N.Füsun – Haksız Rekabet Hukuku, Oniki Levha Yayınları, 2016, S. 340.

[3] Oruç, Murat – Haksız Rekabette Maddi Tazminat Davası, Oniki Levha Yayınları, 2009, S. 58-60

[4] Y.11.H.D.1999/1155 E., 1999/1574 K., 26.02.1999 Tarihli karar; “… Her ne kadar tarafların rakip olmadıkları düşünülebilirse de bu maddeye TTK 56 madde ile birlikte mütalaa etmek gerekir. Zira haksız rekabet hükümleri sadece rakiplerin ekonomik çıkarlarını değil, rekabete dayalı ekonomik düzenin korunmasını amaçlar. Madde iyiniyet kurallarına aykırı iktisadi rekabetin her türlü suiistimalini haksız rekabet olarak tanımlamış, TTK’nın 98. Maddesinde ise bundan zarar gören veya böyle bir tehlikeye maruz kalan kimseye dava hakkı tanımıştır.”

[5] Y.11.H.D.2005/10616 E., 2007/4944 K., 29.03.2007 Tarihli karar; “…  Davalı eyleminin haksız rekabet teşkil ettiği iddiasında bulunulabilmesi için davacı ve davalının rakip firmalar olması, başka bir deyişle aynı alanda faaliyette bulunması gerekmektedir.”

[6] Poyraz, S. 78.

[7] Y. 11. H.D. 2007/12564 E., 2007/14906 K. ve 16.11.2006 Tarihli karar;  “… Türk Gıda Koteksi’ne aykırı şekilde piyasaya ‘Aflotoksin’ içerir şekilde kırmızı pul biber sunulduğunun tespit edilmiş olması TTK’nın 57/10 maddesi uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğine karar vermiştir.” Aynı mahiyette Y.11. H.D. 4107 E., 7258 K. ve 10.05.2007 Tarihli karar

[8] Y. 11. H.D. 2015/7249 E., 2016/1583 K. ve 17.2.2016 Tarihli karar

Av. Tolgay Mingan

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir